Bir yayınevinde editör olan Teodor Kray-annesi Teya derdi ona- 40 yaşında bir edebiyat adamıdır. Bugüne kadar sadece iki kitabı yayımlanmış: biri şiir kitabı, diğeri öykü kitabı. Bir gün çalışma odasında oturmuş kitap taslaklarını incelerken, sekreteri ‘Marta’ kapıyı çalar ve kendisiyle görüşmek isteyen bir adam olduğunu söyler. Teodor’un yazmadığı kitaplarını getiren sivil polis Luka’dır gelen. Yazmadığı kitapları? Yazmadığı ama yaşadığı, anlattığı kitapları… ‘Öyküleri’ ve bir de ‘oyunu’. Teodor’u takip eden Luka, gizli bir polistir aslında. Yıllarca onu takip eder, söylediği her şeyi ses bandına kaydeder, sonra da bunları not eder. Bütün bunları polise teslim ettikten sonra bir kopyasını da kendine saklar. Bu adamla tanışmak Teodor’un geçmiş yaşamını bütünüyle değiştirir.
İstanbul Devlet Tiyatrosu’nun harika bir oyunu… Son zamanlarda izlediğim en etkileyici yapıt.

Yazan: Duşan Kovaçevic
Çeviren: Başar Sabuncu, Bilge Emin
Yöneten: Işıl Kasapoğlu
Dekor Tasarım: Nurettin Özkönü
Müzik: Cenap Oğuz
Kostüm Tasarım: Gülümser Erigür
Işık Tasarım: Önder Arık
Oyuncular: Bülent Emin Yarar(Profesyonel / Luka Laban), Yetkin Dikinciler (Teodor Teya Kray) Gülen Çehreli (Sekreter/Marta), Cenap Oğuz (kaçık)
Süre: 1 saat 45 dakika
Yugoslavya’da yaşanan büyük dönüşüm dönemindeki toplumsal ve politik yaşam, ironik bir uslüpla anlatılmış. Kimi zaman komedi izliyormuş hissine kapılıp kahkahalar attım, kimi zaman acıklı bir romanın tam ortasındaymış gibiydim, gözlerim doldu. Müziği ise çok etkiledi beni. İçimi titreten bir ezgisi vardı. Derinlerde bir yerde.. Nasıl anlatsam? Hani bazen yalnız kaldığınız anlarda gözleriniz dalar ya uzaklara, çok şey hissedersiniz ama tek kelime çıkmaz ya, boğazınızda bir şey düğümlenir sonra…Öyle işte...
Kısa bir karakter analizi yapacak olursak;
Teodor; duruşu, kişiliği ve ses tonuyla tam bir edebiyat adamı.
Luka ise elinde bavulu, konuşkanlığı ve sevecen tavırlarıyla, ‘yazarın eski bir dostu’ izlenimi uyandırıyor seyircide. Karikatürize edilmiş ve kelimenin tam anlamıyla çatlak bi tip.
Oyunda görmediğimiz ama Luka’nın sıkça bahsettiği oğlu Milos, bence oyunun kilit noktası. Luka’nın değişmesinin nedeni belki de oğlu.
Diğer karakterlerin oyuna çok önemli bir etkisi bulunmamakla birlikte oyunculuklar başarılı.
Kısa bir karakter analizi yapacak olursak;
Teodor; duruşu, kişiliği ve ses tonuyla tam bir edebiyat adamı.
Luka ise elinde bavulu, konuşkanlığı ve sevecen tavırlarıyla, ‘yazarın eski bir dostu’ izlenimi uyandırıyor seyircide. Karikatürize edilmiş ve kelimenin tam anlamıyla çatlak bi tip.
Oyunda görmediğimiz ama Luka’nın sıkça bahsettiği oğlu Milos, bence oyunun kilit noktası. Luka’nın değişmesinin nedeni belki de oğlu.
Diğer karakterlerin oyuna çok önemli bir etkisi bulunmamakla birlikte oyunculuklar başarılı.
Oyunda etkilendiğim çok sahne var. Özellikle Luka’nın getirdiği bavul açıldıktan sonra olanlar… Bavulun içindekiler öyle çok ilginç değildi aslında. Kitap, şemsiye, şapka gibi sıradan eşyalar… Oysa Teodor’un geçmişiydi onlar. Evet... Luka, Teodor hakkında her şeyi biliyordu. Nerde ne zaman ne söylediğini, çocukken annesinin onu ‘Teya’ diye çağırdığını, hatta onun bile unuttuğu anılarını… Bütün bunları bir deftere not etmiş ve şimdi ona tek tek okuyordu. Luka, bir dizi metin okuduktan sonra ‘yaşasın tiyatro’ demesinin ardından salonda alkışlar koptu ve benim en etkilendiğim sahnelerden biriydi bu. Teya, annesinin kendisine yazdığı mektupları okurken de gözyaşlarını tutamayanlar olmuştur. Bunlar Teya’nın yazmadığı öyküleriydi. Peki ya oyunu? Luka, çantasında yazmadığı bir de oyunu olduğunu söylemişti ona. Luka, çantasını açar ve bir ses kayıt cihazı çıkarır. Dahası bu cihaz, Luka içeri girdiğinden beri çalışıyordur. Teodor, bu cihazı dinler ve tek kelime eklemeden yazar. İşte bu da oyunudur.
Güldüren, hüzünlendiren, düşündüren bir oyun. Tek perdelik ve uzun soluklu olduğu için seyirciyi zorlayabilir ama ben hiç sıkılmadan, zevkle izledim.
Güldüren, hüzünlendiren, düşündüren bir oyun. Tek perdelik ve uzun soluklu olduğu için seyirciyi zorlayabilir ama ben hiç sıkılmadan, zevkle izledim.
Tiyatronun sesinin kısılmaya çalışıldığı bugünlerde; ufkumuzu açan ve nitelikli bir tiyatro seyretme keyfini yaşatan tüm ‘Profesyonel’ emektarlarına kendi adıma teşekkür ederim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder